top of page

Korkuları anlamak- Corona zamanında

Güncelleme tarihi: 9 Ara 2020

“Bizim davet eden, esinlendiren, cesaret veren, harekete geçen, geçiren topluluklara ihtiyacımız var” demektedir beyin araştrımacısı-sinirbilimci Prof.Dr. Gerald Hüther, Almanya’da Potansiyel Geliştirme (Akademie für Potentialentfaltung) kurucusu.

"Toplulukların bir arada harekete geçmesi için ortak bir amaç, ortak bir vizyon yeterli olmamaktadır. Ama ortak bir MESELE varsa, herkes işin ucundan tutup farklı! şekillerde aktif olup, katkı sağlayabilir" İnsanlık ailesinin artık ORTAK BİR MESELEsi var, belki de tarih boyunca ilk defa.



"Würde=Onur" kitabının ve son olarak "Wege aus der Angst= korkudan çıkış yolları" yazarı olan Prof.G.Hüther'e göre, bir toplumda birey, etiketlenerek, aşağılanarak, ölçme ve değerlendirmelere, baskılara, tehditlere, beklentilere maruz kaldığında nesneleştirilmekte, onuru zedelenmektedir."

"Die Würde des Menschen ist unantastbar= insanlık onuru zedelenemez"Alman Anayasasının birinci maddesidir.

Onuru korumak, ortak MESELELERde biraraya gelmek, birlikte hareket etmek, kişi özne olarak var olduğunda, potansiyelini de ortaya koyduğunda mümkün olmaktadır.

Ortak meselelerde bir araya gelmenin yolu da ANLAMAK dan geçmekte. ANLAMAK için ise her şeyden önce gerçek ve yüzyüze iletişim halinde olabilmek ve gerçek bilgi kaynaklarına ulaşmak gerekli

Ama nasıl gerçek bilgi kaynaklarına ulaşıyoruz? O bilgi kaynaklarına erişimimiz engelleniyor mu? Ayrıca gerçek bilgileri, somut durumları sunanlar, anlatanlar da mı engelleniyor, onlar da mı sana, bana erişmekte zorlanıyorlar?

Günümüzde yüzyüze gerçek iletişim gerçekleşiyor mu? Ne kadar yüzyüze biraradayız?

Farklı düşünenleri ise bırakın ANLAMAyı, duymak bile istemiyoruz. Yüzümüzü, dikkatimizi tek tarafa yöneltmişiz. Taraf olduğumuz partilerin, liderlerin, ve tabii medyanın bizleri yönlendirmesiyle adeta bir akıl tutulması yaşıyoruz.



“greifen” tutmak, elinle kavramak demek Almanca. “begreifen” kavramak, beyninle, ruhunla kavramak, anlamak.

“Verstehen” Anlamak.. Stehen “ayakta durmak”. Yani gerçekten anladığımızda bu duruşumuza yansımakta.

Aynı zaman gerçek, anlamaya başladığımızda bizim duruşumuza yansıyor, samimi ve sahici oluyoruz.

“erkennen” farkına varmak demek. “kennen” tanımak.

Son yıllarda "farkındalık" ın merkeze alındığı ne kadar çok eğitimin verildiğinin FARKINDA mısınız? Oysa “erkennen=farkında olmak, farkına varmak” gelip geçici olabiliyor, duruşumuza yansımıyor, farkına vardığımızı gerçekleştirmek için HAREKETE GEÇEMİYORUZ.



Özellikle son yıllarda “erkennen” ile yetinme öğretildi bize, gerçekten anlamaya çalışmak için, “dinlemek – durup düşünmek- araştırıp derinleri deşmek ve işin ucundan tutmak” dan uzaklaştırıldık, sürdüremedik farkına varma halimizi.

Bu hızlı dijital çağda kopyala- yapıştır, kısa videolar, özlü sözler, etkili sunumlar dönemi bizi bu hale getirdi, sunulan kaynaklarla yetindik, iç kaynağımızı göremez olduk, iç kaynağımızdan faydalanamaz olduk. Sevmekten, sevilmekten faydalanamaz olduk, doğayı, canlıyı, insanı sevmekten uzaklaştırıldık, uzaklaştırılmaya, robotlaştırmaya, makineştirilmeye adeta gönüllü olduk.




Bu yazıda gerek “erkennen” gerekse “verstehen” kelimlerine de bazı konuşmalarına vurgu yapan beyin araştırmacısı “nörobiyolog Prof. Gerald Hüther’in ve İsviçreli tarihçi Dr. Daniele Ganser”in çeşitli söyleşilerde anlattıklarını “Corona ve Korku” bağlamında ele alacağım.


Beni tanıyanlar bilir, eğitimde doğru bilinen yanlışları tecrübelerim ve araştırmalarımla anlatırken, mevcudun özenle iyileştirilmesi için yolları göstermeye çalışırım. Bu yollardan biri de mevcut Alternatif Eğitim metodlarını tanıtmaktır.

Alternatif eğitim diye adlanlandırılan, çıktıkları döneme göre büyük “reform” niteliğinde olan “reform pedagojsi” diye de adı geçen okullardan (Montessori, Waldorf, Freinet, Jena-Plan, Demokratik okullar gibi) mezun olanların 3 önemli özelliğini belirtir Prof. Dr. Gerald Hüther:

1. Kendini tanıyan, ne istediğini bilen;

2. Sürekli merak eden, her zaman öğrenmeyi seven;

3. Çevredeki, dünyadaki sorunları görebilen ve BİRLİKTE çözüm yolu üreten insanlar - bu gibi okullardan yetişmektedir, demektedir.


Montessori pedagojisi İtalya’nın ilk kadın doktoru Dr. Maria Montessori tarafından kurulmuştur.Büyük kızımın Halle an der Saale/Almanya'da 1. ve 2. sınıfı okuduğu Montessori okullarında “Kendi başıma yapmama yardım et” temel prensibinden hareket edilmektedir. “dayanışma ve ifade özgürlüğü” Marksist Fransız öğretmen Celestine Freinet’in kurduğu pedagojide hakim iken, küçük kızımın Almanya'da kısa süreliğine Waldorf’da multidisipliner bir yaklaşım izlemektedir. Waldorf pedagojisinde birlikte hareket etmenin önemi çok fazladır, nadiren de olsa o birliktelik hali maalesef cemaatleşmeye, grubun kendi içine kapanmasına dönüşebilmektedir. Ve kimileri tarafından müfredatı da ayrı olan “Waldorf okulları” mezunlarının, maneviyata fazla önem verdiği, teknolojiyi çok geç öğrencilerin yaşamına soktuğu için “dünyaya yabancı=weltfremd” olduğu söylenir.

Rudolf Steiner’in kurduğu Waldorf pedagojisinde ruh, zihin (tin), beden bütünlüğü temel alınır. Aynı zamanda biyodinamik tarımın, anthroposofik tıbbın kurucusu Rudolf Steiner’in de bazı sözleri günümüzde eleştirilmektedir.



Rudolf Steiner’in fotoğrafı ve yazılanlar: “Ruhunu her ne pahasına olursa olsun koru”

“Aşılara dair: Karanlığın ruhları, insan taşıyıcılarını bir aşı bulmaya bulmaya özendirip, onların kendi içlerindeki maneviyata eğilimlerinden uzaklaştırmaya çalışacaklardır.”


Çok uzun süredir takip ettiğim Ken FM in kurucusu, youtubeda 500 bin abonesi olup, fakat önce bazı videoları engellenip ilk Corona ilgili yazımda da bahsettiğim Ken Jebsen gibi Dr. Daniele Ganser de Waldorf okulundan mezun bir tarihçidir.


Kimdir Dr Daniele Ganser?

Dr. Daniele Ganser, son birkaç yıldır birçok söyleşisini ve konferansını internet üzerinden izlediğim Almanca konuşulan ülkelerde çok tanınmış bir tarihçidir. Araştırmaları sonucunda “genel kabul”un dışında tezler ortaya koyup, bunları da insanların nasıl manipule edildiğine dair kanıtlarla destekleyince, maalesef “komplo teorisyeni” ilan edilen bir barış araştırmacısı.

Daniele Ganser’in ekim ayında siyasetbilimci Werner Patzelt’in de katıldığı Dresden’deki Caz günlerindeki söyleşisini Almanca bilenlerin mutlaka izlemelerini tavsiye ederim. Etkinliklerin düzenlenmesi ile ilgili süreç, etkinlikte konuşulanlar, seyircilerin soruları ve verilen cevaplar o kadar güzel günümüze ışık tutuyor ki. https://www.youtube.com/watch?v=jtj2zdFmkP0



Dr. Daniele Ganser de “Jazztage- Dresden” de, “neden aykırı, farklı bir tarihçisiniz?” sorusuna verdiği cevapta Waldorf okulundayken yaşadığı bir örnekle, yanlış bulduğu bir şeye katılmama özgürlüğünün üzerine gittiğini, ama sonunda genel kuralın dışına çıkamadığını kabullendiğini belirtmiştir.

Waldorf okulundayken müfredatta olan “Eurhytmie” dersini saçma bulduğunu, kendisine hiçbirşey kazandırmadığını, hatta utandığını (baledeki gibi hareketler olduğundan) belirtip, bu dersten muhaf olmak istediğini söylemiş. Bunu tek tek farklı öğretmenleri ile görüşmüş, öğretmenleri Daniele’yi anladıklarını, fakat okulun kuralının bu olduğunu ve aksi takdirde okuldan ayrılması gerektiğini belirtmişler. Öğretmenlerinin onu dinleyip, anlamış olmalarını hissetmenin önemli olduğunu görmüş. Tek başına da olsa karşı gelebilmiş ama sonunda genele uyuma mecbur bırakılmış.

Daniele Ganser ekim sonunda Viyana’daki konuşmasında ise “Corona ve Korku” yu ele alırken, korkularımızı tek başına değil, BİRLİKTE azaltırız diyor. Bunun için de Prof. Gerald Hüther’in beynin neyi nasıl algıladığına da atıf yaparak, kendimizi , birbirimizi, korkularımızı anlamamız gerekiyor” diyor.


Ekim ayı sonundaki Daniele Ganser’in sunumundan:

- Esasında bu sunumdaki birinci amacım “korkuları azaltmak”. İkincisi ise insanlar arasında “iyi bir iletişimi güçlendirmek, bunun önümüzdeki aylarda çok büyük ihtiyaç olduğunu görüyorum.

Corona ile ortaya çıkan farklı korkulara sahip insanlar görüyoruz.




1. Grup: Hastalıktan, hastalığın öldürücülüğünden, hastanelerde tedavi göremeyeceğinden korkan kişiler

2. Grup: Diktatörlükten korkanlar, hak ve özgürlüklerinin ellerinden alınacağından, totaliter bir dünya devletinin, sağlık ve dijital diktatörlüğünün geleceğinden korkan kişiler

3. Grup: İşini kaybedeceğinden, parasız, evsiz, yoksul, aç kalacağından korkanlar


Bu grupların kesiştiği bir alan olsa da, yine de bugrupların birbirlerini ANLAMAları kendi argümanlarıyla tartıştıklarında pek de mümkün değil. Grupların ortak özelliği ÖLÜM den korkmaları, ölüme sürüklenmelerinden, yakınlarının, sevdiklerinin ölmesinden..

Ama hep bu korku geleceğe dair varsayımlardan, ve şimdiye kadar medyadan, sosyal medyadan edinilen sürekli tekrarlanan medyadaki haberlerden, görüntülerden, ve ekranlara çıkartılan ünlü kişilerin, siyasilerin ve profesör hekimlerin, virologların değerlendirme, bilgilendirmelerden oluşuyor.


Dr. Daniele Ganser biraz kendi içimize dönmemizi , bizi sevindiren şeyler yapmamızı, örneğin ormanda yürümemizi, televizyon medyasından uzaklaşmamızı (çünkü maalesef kötü senaryolar tekrarlanıyor, ve tekrarlanları de gerçek gibi algılıyoruz), bazı internet medyasındaki “aşılanacağız, çipsleneceğiz, robotlaşacağız, kontrol devleti olacak” ın arttığını, anlatılanların bizleri kötü hissettireceğini, gördüklerimizi sorgulamamız gerektiğini söylüyor. Bağışıklık sistemimizi korumak için de korkuların esiri olmamamız gerekiyor.

Dr. Daniele Ganser’in Viyana’da bu sunumu yaptığı tarihlerde Avusturya Anayasa Mahkemesi, hükümetin almış olduğu önlemlerin gerekçelerinin ORANTISIZ olduğuna karar veriyor. Fakat birkaç gün sonra başbakan Sebstian Kurz yönetimindeki Avusturya hükümeti neredeyse her yerin 3 haftalığına kapatıldığı bir tedbir kararı alıyor. Şu ara ise market önlerinde soğukta uzun kuyrukların oluştuğu görüntüleri görüyoruz.


-----

Eğitimde ben hem T le başlayan kelimelerle anlatırım bir şeyleri, hem de K larla.. T lerle anlatımıma Corona'ya dair bir yazım da vardı hatta.

K larla anlatırken ise M.Montessori gibi “kendi başıma yapmama yardım et”yerine “kendi başıma keşfetmeme yardım et” derim, “ bunun için kaynak göster, esinleneceğim doğru kaynağı, ve benim kendi iç kaynağımı keşfetmeme, ortaya çıkarmama yardımcı ol

KORKULARIMIZA KARŞI "FACT"ler (fact kelimesinin tam tercümesini bulamadım)

Korkularımızın nedenini anlamak için de gerçek, somut "fact" dediğimiz kaynaklara bakmamız gerekliyor,

Ben de “fact”ların olduğu birçok kaynak gösterebilirim size, birkaç tanesini , kanıtları, kayıtları gösterdiğimde zaten siz birçoğunu bulursunuz, kendiniz keşfedersiniz. Ama gerçekleri, gerçek nedenleri aramaktan, keşfetmekten biliyorum kaçacaksınız çoğunuz, şimdiye kadar bildiğiniz, güvendiğiniz kaynaklara, ve size, bize yavaş yavaş dayatılan "genel kabul" e şöyle bir başka pencereden bakma cesaretini göstermeye cesaret edemeyeceksiniz. Şimdiye kadar olduğu gibi "çok uzun yazmışsın Şule" diyeceksiniz. "hap gibi bilgiler"e alıştırıldığınızı kabul etmeyeceksiniz, hele hele o bilgiler ünlü bazı kişilerden ekranlardan size sunuluyorsa, sadece televizyon ekranlarından değil, bilgisayar, telefon ekranlarından da.


Gerçekten, gerçekleri ANLAMAK için çaba sarfettiğinizde, göreceğiniz, keşfedeceğiniz fact lar belki sizlerin virüs ve bulaşıcılığı, ölümcüllüğü konusundaki korkularınızı azaltabilir, ama genel anlamda hastalıkların teşhis ve tedavisi konusundaki endişelerinizi çoğaltabilir. Devletinize, taraf olduğunuz partiye, ekranlarda gözüken bilim insanlarına, Dünya Sağlık Örgütü gibi kurumlara güveninizi azaltabilir. Hatta hiç güveniniz kalmayabilir.


Ama korkmayın, daha doğrusu korkularınızdan kaçmayın. Tükaka K larımızdan korku, bizi edilgenliğe sürüklemesin. Unutmayın, bizim davet eden, esinlendiren, cesaret eden, cesaret veren kişilere, topluluklara ihtiyacımız var.


Korkuları ANLAMAK yerine, kendi korkumuzun başkasının korkusundan daha önemli olduğunu kanıtlamaya çalışmak, onların korkusunu veya korkusuzluğunu ANLAMAYI REDDETMEK, başkalarının farklı korkularını küçümsemek, onları küçümsemek, hor görmek, etiketlemek şimdiye kadar belirli bir siyasi görüşü temsil ettikleri için, başka korkuları olduğu için onları reddetmek, aekrtık bunları terketme zamanı.

Bugün Almanya'da Corona politikalarını eleştirenler, protestolara katılanlar ana akım medya kuruluşları ve devletin medya kuruşları tarafından uzun zamandır

Corona inkarcısı (Corona-Leugner), komplo teorisyeni, Nazi, Covidiot, aşı karşıtı, radikal sağcılar, radikal solcular olarak etiketlendi. Zaten durumu eleştiren yüzlerce bilim insanına medyada yer verilmiyor, youtube videoları sansürleniyor.

Türkiye'deki durumu ise tanıdığım meraklı, araştırmayı seven bir gencin mesajı çok iyi anlatıyor. "açıkçası herkesin ana akım medyadan ezbere konuştuğu ve kendine alternatif diyen birçok kanalın dahi kaynağını aslında aynı yerden aldığı şu çelişkili kurallarla dolu absürt zamanda, temelin dışında olup sansüre bile maruz kalan kaynakları takip eder oldum"


Şimdiye kadar nesneleştirildi sistem bizi, buna boyun eğdik, farkında olmadan. Ayrıştırıldık, ayrıştırılmaya devam ediyoruz.

İnsanlık bir dönüm noktasında, ve fiziksel olmasa bile zihnen, ruhen elele verme, gerçeklerin keşfine yardımcı olma zamanı.

Her kültürden, her siyasi eğilimden, her ekonomik sınıftan insanların BİRARADA ortak MESELE için hareket etme zamanı.

Şimdiye kadar taraf olduğunuz siyasi görüşten, siyasi partiden, bulunduğunuz çevreden bağımsız esasında her gün daha çok şeffaf hale gelen factları keşfetmeye, eşimizi, dostumuzu, komşumuzu, sosyal medyadan arkadaşımızı değil, herkesi davet etme zamanı.


Bu bağlamda kaynak olarak her ne kadar süreç içinde yeni öğrendiklerimi (özellikle Corona-Ausschuss oturumlarından) eklememiş olsam da eski blog yazılarıma bakabilirsiniz. Sesli dinleyeyim derseniz, Coronoloji.com deki sevgili Asena Devlet ile PCR testlerini ele aldığımız bir söyleşiden başlayabilirsiniz.


Sağlıkla, merakla kalın.

Şule Şenol İstanbul, 6.12.2020


Not: Bu yazıda gösterdiğim kaynakları, kişileri övmek veya yermek değil amacım. Fakat belki sizler de bu kaynaklardan da yararlanarak o uçsuz bucaksız keşif yolculuğuna çıkarsınız.


İlgili yazılar:


Önerdiğim birkaç web sitesi:








Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page