top of page

Montessori'yi Eleştirmek

Güncelleme tarihi: 8 Eki 2022

Büyük kızım Viyana’da doğmuş ve orada anaokuluna devam etmişti. Almanya’da ise (eski Doğu Almanya)Montessori okulunun 1. ve 2. Sınıfına gitmişti. Montessori sınıfında farklı yaş gruplarından çocukların olması, herkesin kendi temposuna göre öğrenebilmesi çok güzeldi, yaş gruplarından 1., 2., 4. Sınıf çocuklar vardı sınıfta. Ayrıca ders kitabı da yoktu, ama yardımcı kitaplar vardı.

O döneme ait izlenimlerimi paylaştığım yazı önce 2006 da Zil ve Teneffüs dergisinde, 2007 de Dosya editörlüğünü yaptığım Alternatif Eğitim Dergisinde yayınlandı. Türkiye’ye geldikten sonra “keşke burada da böyle okullar olabilse” dedim. Özellikle Türkiye’de birleşik sınıfların Montessori pedagojisinden büyük ölçüde yararlanacaklarını düşünüyordum. Montessori pedagojisinin de içinde bulunduğu Alternatif Eğitim grubunun içinde yer aldım. Ve Alternatif Eğitim Derneğini kurduk. Alternatif eğitimi de ele alan Zil ve teneffüs” dergisinde de “yaşayarak öğrenme” başlığında kızımın gittiği Montessori okulunu anlatmıştım, beni nasıl etkilediğini de.

Büyük kızım Günsel'den 10 yaş olan küçük kızım Selin 3 yaşındayken kısa bir süreliğine Almanya’ya gittik. Orada kızım Waldorf anaokuluna gitti, orada Waldorf pedagojisini tanımaya başladım. Büyük kızımın gittiği okullarla karşılaştırıldığında çok farklı bir mekandı. Kocaman bir bahçe, çamurla, kumla oynayan çocuklar... Bir hafta boyunca ben de onunla anaokuluna gittim, dolayısıyla iyi gözlemleme şansım oldu. Türkiye’ye geldiğimde epeyce bu konuyu araştırdım, gerek Waldorf, gerekse Waldorf’un kurucusu Rudolf Steiner ‘le, onun öğretileri ilgilenen kişiler, öğretmenlerle de tanıştım. Ve Waldorf’u tanıdıkça da Montessori pedagojisinin özellikle okul öncesi bölümü ile ilgili kafama takılan bazı şeyleri deşmeye başladım, ve kendime göre birçok tespitte bulundum. Waldorf uygulamalarına yönelik de bazı eleştirilerim bir başka yazının konusu olacak. Tabii ki değerlendirmeleri yaparken oyun, oyuncak ile ilgili bildiklerimin, tecrübelerimin de büyük etkisi oldu.


· Montessori pedagojisine en büyük eleştiri “yaratıcılığa önem verilmemesi üzerinedir. Zaten M. Montessori’nin kendisi de hayatının son döneminde bunu söylemiştir, eksik tarafını görmüştür.

“ Oyun” yerine “çalışma-iş”nın geçmesi de zaten hayalgücünün gelişmesine engel olmaktadır. Montessori pedagojisine göre oyun ve oyuncak kullandırılmaz okullarda. Malzemenin keşfi de genelde Montessori didaktik materyalleri ile olur. Oysa oyun, oyuncak ve var olan basit malzemenin çok farklı şekilde kullanılıp, ilişkilendirilmesi fantezinin, yaratıcılığın gelişmesine neden olur.

M. Montessori önce zeka geriliği olan çocuklarla çalışmaya başlamıştır. Onların odaklanma sorunları, soyut, somut ilişkilendirme sorunları olduğundan, didaktik materyalleri kullanmış. Yaşam becerilerinin gelişmeleri hayatı idame etmeleri için gerekliymiş. Bunun için de oyunla uğraşmamalarını, didaktik eğitim araçları, duyu materyalleri ve öz bakım becerilerinin öğrenildiği eğitim araçları ile odaklanma, kendine güvenmeyi sağlayacak bir metod geliştirmiş. Yani o döneme, ve o çocuklara göre doğru bir çalışma olabilir. Ama özellikle günümüzde çocuğu oyundan ayırmanın birçok olumsuz yanı var. Bunu son 10-15 yılda yapılan beyin araştırmaları da kanıtlıyor. Benim takip ettiğim “Digital Demans” kitabının yazarı Prof. Dr.Dr. Manfred Spitzer in bu konularda konferanslarını, söyleşilerini internetten takip etmek mümkün. Ayrıca takip edilecek kişiler arasında Prof. Dr.Gerald Hüther de var. Prof. Hüther aynı zamanda 6 yaşına kadar çocukların beyindeki milyarlarca sinir hücresi arasındaki bağlantının AMACI OLMAYAN oyun ve keşif sırasında devreye girdiğini söylüyor. Serbest oyunun önemi burada da ortaya çıkıyor.

Montessori okullarında oyuncak yerine didaktik eğitim materyalleri, amacına uygun kullanılırken, ucu açık bir kullanma şekli yok bu materyallerin, yani sadece tarif edildiği şekilde kullanılıyor, oyuncul olarak kullanılmasına izin verilmiyor.

Her materyalden sınıfta bir tane olduğu için, çocuk materyali kullanma zamanını bekler, seçtiğini düşünür, ama seçtiği ona sunulanlar arasındadır, ucu açık bir öğrenme, keşfetmeyi pek göremeyiz. Yani zorunlu bir seçim esasında.

Fakat M.Montessori bu materyalleri o dönem okul grupları için düşünmüş, yani zaten çocuklar sokakta, evde oynuyor mantığıyla. Bir de o zaman oyuncakların çoğu büyüklerin kullandıklarının küçültülmüşüymüş. Zenginlerin evinde kız çocuklarına belki de ileride alacağı rolü öğreten minyatür evler, mobilyaları, tabakları, tencereleri bulunurmuş. Oysa şimdi birçok oyuncak var gerçekten eğitici, nostaljik ve estetik, ve bunlara artık internet ortamında kolayca ulaşılabiliyor. O dönem böyle bir durum söz konusu değildi tabii. Yani yine pedagojiyi dönemine göre değerlendirmek gerek.

· “process art- süreç odaklı sanat” yani sanatsal faaliyetlerde ortaya çıkan ürün değil, süreç önemli. Malzemeyle ve sürece odaklanıyor çocuklar. “process art” ile ilgil özellikle okul öncesi eğitim kurumlarında yapılan çalışmalar çok değerli. Mevcut geleneksel okullarda ise herkesin birbirine benzer elişi faaliyetleri çok yoğun.”süreç odaklı sanat”da da çocuklar malzemeye, yaptıkları işe odaklanıyorlar. Montessori sisteminde de odaklanma çok önemli , Montessori sistemi de bu sürecin tayinini çocuğa bırakıyor, bu da yaratıcılığın gelişmesi için önemli. Fakat sanatı, oyunu içeren disiplinlerarası çalışmalardır esasında daha çok çocuğa ve yaratıcılığına katkısı olan. Sanatı, matematiği birbirinden ayıran bir durum sözkonusu Montessori’de.

· “Kendi başıma yapmama yardım et” Montessori pedagojisine damgasını vuran sözler” fakat o çocuğun kendi başına yapmasına yardım eden eğitim materyalleri o kadar sınırlı ki, çocuk tek bir öğrenme yolunu seçebiliyor. Oysa oyun materyalleri (ki bunlar arasında taş, toprak, tahta, ip olabilir) çocuk sürekli keşfeder. “kendi başıma keşfetmeme yardım et” olsaydı keşke bu sözler.

· Aktarma çalışmaları, temizlik çalışmaları, düzende biraz da aşırıya gitme, obzesyona yol açabilir mi acaba diye düşünmüşümdür.

“evde Montessori”diye bir trend var şimdi, maalesef okulda kullanılan eğitim araçlarını kullanıp aynı çalışmaları yapmaya çalışıyorlar, mesela kumları bir yerden bir yere aktarma çalışmaları da yapıyorlar çocuklar. Bir arkadaşım anlatmıştı Montessori ile ilgili bir internetten yazıştığımız grupta; evde Montessori uygulamaya çalıştığı çocuğunla kum boyama standına gidince bir de bakmış çocuğu renkli kumları bir kum havuzundan öbür havuza aktarıyormuş. Sınıf ortamında bu çalışmaları yapsaydı böyle bir durum olmayacaktı muhtemelen.

Ayrıca anaokulunda her ne kadar örneğin kızlar da erkekler de masa temizleme çalışmasını yapıyorsa , bunu kız çocuğu (bulunduğu topluma göre)daha fazla özümseyecek ve içselleştirecektir. Dolayısıyla kız çocuğu küçük yaştan itibaren temizlik, ev işinde çalışmayı temel görev olarak görebilir. İnternette bulduğum bir Montessori sınıfından video: https://vimeo.com/144455865?from=outro-local

·

· Özbakım becerileri: Burada düğme ilikleme, fermuar çekme, çeşitli motorik becerileri de geliştiren çalışmalar var. Ama özünde bu çalışmaları çocukların niye yaptıklarını anlamaları gerek, yani hava soğuk olduğunda paltosunu giymesi, düğmesini iliklemesi gerektiğini, veya topacın dönebilmesi için, ipini sarması veya ipi bir delikten geçirmesi gerektiği gibi , gerçek yaşamda var olmayan Montessori eğitim araçları ile alıştırma yapınca, ilişkilendirmekte zorluklar çekilebiliyor.

"KENDİ BAŞIMA YAPMAMA YARDIM ET",ama...

· “Kendi başıma yapmama yardım et” Montessori pedagojisine damga vuran sözler. Ama işinize o kadar odaklanıyorsunuz ki, yaptığınız işten başka bir şey görmüyorsunuz. Yani etrafınızda olan biteni görmüyoruz, bu neyi birlikte getirebilir, getirir demiyorum, etrafta olana kayıtsız kalırsınız.. Ayrıca etrafınızda olan biteni görmezseniz, Almanca yayınlanan “Der Fall Montessori- Faşist İtalya’da Maria Montessori kitabının yazarı Helene Leenders’in dediği gibi Arbeitstier=Çalışan hayvan yetiştirmiş olursunuz, düşünmeyen…Maria Montessori bunu o zaman düşünmüş müdür? Bana göre hayır, yani niyeti gerçekten de çocuğun tek başına daha kolay yapabileceği bir ortam yaratmaktır. Öğretmenler için de bu metodu öğrendikten sonra çok sayıda farklı yaşlarda çocuklarla birikte çalışmak ve aynı zamanda onları detaylı gözlemlemek mümkün olmuştur. Fakat yanlış kullanıldığı veya iyi niyetli kullanılmadığı takdirde, toplumsal olarak da bireysel olarak da zararlı olabilir.

· “Kendi başıma yapmama yardım et” Fakat o çocuğun kendi başına yapmasına yardım eden eğitim materyalleri o kadar sınırlı ve didaktiktir ki ve çocuk tek tarz çalışılır ki, çocuk tek bir öğrenme yoluyla, yöntemiyle hareket etmektedir. Oysa oyun materyalleri (ki bunlar arasında taş, toprak, tahta, ip olabilir) çocuk sürekli keşfeder, farklı öğrenme şekilleri , yolları keşfeder, oluşturur. Ayrıca çocuk oyun içinde de çok şey keşfeder,

Montessori pedagojisinin eğitmen eğitiminde en güzel tarafı, öğretmen adayını çok iyi bir gözlemci haline getirmektir. Fakat Maria Montessori’nin kendisi bir çocuk grubunu 2 yıldan fazla gözlemlememiştir, dolayısıyla eğitimin uzun vadeli sonuçlarını görememiştir.

Maria Montessori İtalya'nın ilk kadın doktorudur, hırslı bir doktordur ve mesleğini, kariyerini çok önemser, bir doktordan hamile kalmıştır, doktorun ailesi evliliğe karşı çıkmıştır ve çocuğu Mario Montessori evlilik dışı ilişkiden doğduğu için, bunun bilinmesinin amaç ve kariyerine engel olacağını görmüştür, ve çocuğunu bir bakıcı aileye verip, 18 yaşından sonra oğlu olduğunu açıklamıştır. Dolayısıyla kendi çocuğunu da çocukluk döneminde gözlemleme olanağı olmamıştır.(Niyetim yazdıklarımla Montessori’nin özel hayatına yönelik bir eleştiri getirmek değilidir. Maria Montessori ‘nin anneliğini ve öğretmenliğini tam çocuğundan, çocuklardan uzak yaşamış olması) Oğlu Mario Montessori ile ilgili: https://www.berkshiremontessori.org/msb-blog/who-was-mario-montessori


Montessori pedagojisinde masal yok. Oysa masallarla çocuk hayal dünyasını güçlendirir. Ve her şeyden önemlisi masallar hep mutlu sonla biter, kötüler zarar görür, iyiler, mağdurlar mutluluğa kavuşur. Dolayısıyla masallar çocuğun iyilik, çalışkanlık gibi iyi vasıflara güvenmesine, ahlakı öğrenmesine araç olur.

Ayrıca çocuk uzun vadeli düşünemez, Waldorf pedagojisinde çok önemli olan masalların tekrarı ile çocuk bir adım sonrasını bilir, bir adım sonrasının bilinmesinin güven duygusunun gelişmesinde faydası vardır. Hem de anlatılan, okunan masallar çocukların taklit ve dil yeteneğini de geliştirir.

Montessori pedagojisinde maalesef çocuklar çok az birbirleriyle iletişim kuruyorlar, kızım ilkokula gittiği zaman sadece haftada bir gün bir araya geliyorlardı öğretmenin rehberliğinde, spor, sanat, müzik derslerinde beraber eğitim görüyorlardı. Neyse ki, beraberce geçirdikleri bir tür rehberlik dersi de vardı başlarında bir gözetmen ile kimi zaman bahçede oynuyorlar, kimi zaman sohbet ediyorlardı.. Oyunun, bildiğimiz rol oyunları, kızlar arasında evcilik oyunu diye adlandırılan oyunlarının pedagojide yer bulmaması ile çocuklar oyundan uzak kalmaktadırlar. Özellikle anaokulundaki çocukların birlikte oynaması ise büyük önem taşıyor, çünkü onların bu dil gelişimini, sosyal gelişimini, iletişim becerilerini geliştiriyor, çocuklar paylaşmayı böyle de öğreniyorlar. Çocuklar Rol oyunları içinde başka bir kişi olabiliyor, kimi zaman kral, kimi zaman öğretmen, kimi zaman doktor, empati de kurmayı öğreniyorlar. Yaratıcı drama dersinin önemsenmesi de bu yüzdendir. Çocuklar oyunun içine girdiklerinde tam olarak özgür, cesaretliler ve çocuklar kurallardan, önyargılardan bağımsız her zaman kendini oyun içinde bulurlar, algıladığı çevreyi de oyunun içinde canlandırır, isterlerse kendileri de işbirliği ile kurallar oluştururlar.

Montessori pedagojisinde oyunun olmaması, erken yaşta akademik öğrenmeyi de beraberinde getiriyor., oysa bunun çeşitli zararları olabilir.

Oyunun kendililğindenliği çok önemlidir, oyun tamamen içseldir, ve çoğu zaman yetişkin dahil çok farklı grupları da içine katar. Çocuk oyunun içine kendiliğinden girer. Yani „haydi oyun oynayalım“ şeklinde gelişmez genelde „kurallı oyunlar“dışındaki oyunlar, dolayısıyla kendinin istediği zaman içine girebileceği, ya da kendinin yaratacağı veya şekillendireceği oyunda yer alıyor. Coşkuyu, üzüntüyü oyun içinde yaşıyor, oysa Montessori pedagojisinde kullanılan didaktik materyaller bunun yaşanılmasına izin vermiyor.

“beş duyunun eğitimi” diyoruz Montessori’ye…Ve çalışmalarda bir duyuya odaklanılyor, o yüzden örneğin gözü kapalı halde ağrılığı, boyutu tespit etmek önemli. Montessori pedagojisinde renklere, büyüklüklere, dokulara göre

kategorilere ayırma çok yaygın, bir taraftan da onların bütünlüğünü keşfetme.. Fakat çocuk farklı materyalleri bir araya getirip oyuncul bir şekilde güzel, estetik bütün oluştursa bile Montessori pedagojisinde bu çoğu zaman kabul görmüyor sadece o yönteme göre bütünlemeler, sıralamalara , ayrıştırmalara izin veriliyor. Ayrıca da belki de bu şekildeki bir materyal eğitimi ileri dönemlerde yetişkin hayatında da ayırmayı, sıralamayı, kategorileştirmeyi de beraberinde getiriyor. Önemli olan ortak noktaları tespit etmek, ayrı olanları değil. Ve bunu en güzel çocuklar yapabiliyor, ve çocuklar aracılığı ile, oyun ile, çünkü her türlü hangi kültürden, ekonomik gruptan olursa olsun ortak bir lisan konuşmasa bile birbiriyle oynayabilir, etkileşime geçebiliyor.

· “emici zihin” e vurgu yapılır Montessori pedagojisinde ve çocukların 7 yaşına kadar 3 dil öğrenebileceği söylenir. Oysa aynı ortamda bireysel olarak öğrenen çocuğun dil gelişiminin ileri düzeye çıkması, başka lisan öğrenmesi çok zordur, farklı dillerdeki kişilerle etkileşimi de öyle. Ayrıca öğretmen gözlemci, rehber, yol arkadaşıdır Montessori pedagojisinde.

Çocukta lisanı da, konuşmayı da akranlarından ve en çok önemsediği, bağlantıda olduğu sevdiği kişiler ile olan ilişki sayesinde öğrenir. (genelde anne). Bunu Türkiye'de doğum büyüyen küçük kızım Selin'in Almanca öğrenmesinde çok iyi gözlemledim.

· Montessori pedagojisinde kolaydan karmaşığa, zora doğru öğrenilir. Materyalin geri bildiriminden çocuk doğru veya yanlış yaptığını anlar. Doğru yaptığında daha zorunu yapmayı dener. Ödül ve ceza yoktur. Ödülün olmaması, cezanın olmaması, daha doğrusu bunların yetişkin tarafından verilmemesi pedagojik açıdan ilk başta doğru gibi görülebilir.

Gerçek hayatta ise hep birilerinin ödüllendirildiğini, cezalandırıldığını görür. Bu da başkalarının ne için cezalandırıldığınla veya ödüllendirildiğinle ilgilenmemesine sebebiyet verebilir, çünkü onun için “kötüler ceza alır, iyiler ödül “ yoktur, oldukça mekanik düşünür. Yani haksız ceza ve ödüller onu pek ilgiledirmeyebilir. Ayrıca Montessori materyalleriyle kolaydan zora çalışan ama ödüllenmeyen çocuk, tablet, cep telefonu ile oynayıp seviye atlayıp, elindeki aletteki programla yarışır, ve her ilerlemede puan kazanarak ödüllendirilir. Yani bu yol çocuğu daha çok bilgisayar oyunu oynamaya teşvik edebilir, çünkü çocuk genelde başarısının onore edilmesin ister, beğenilmek ister, hele hele günümüzde.

· Montessori okulları ülkemizde de, dünyada da pahalı okullar. Almanya’da ise devlet sübvanse ettiği için, ödenen miktar düşük oluyordu, düşük gelirli aileler az, yüksek gelirli aileler fazla ödüyor. Ama ödenen miktar ayda 250,- Euro’yu geçmiyor. Dolayısıyla zengini fakiri aynı okulda okuyor, bu da sosyal kaynaşmayı beraberinde getiriyor.

· Montessori okullarının pahalı olmasının nedeni materyallerin pahalı olması, Nienhuis gibi kurumlar 1929 de kurulan Montessori pedagojisine uygun materyalleri satılıyor, oysa günümüzde bu materyaller kolaylıkla üretilebiliyor, bunu yapan çok kişi de var. Ama genelde Nienhuis’ınki orijinal, diğerleri taklit olarak biliniyor. Montessori eğitiminin pahalı olmasının nedeni olarak bu materyellerin pahalılığı ile ilişkilendiriliyor. Eğitmen eğitimleri de oldukça pahalı. Dünyada bu eğitimleri genelde AMI, AMSI nin eğitmen eğiticileri veriyor. Ayrıca Montessori sınıfları oldukça geniş sınıflar. Sınıf büyüklükleri, pahalı materyaller ve eğitmen eğitimi farklı sosyo ekonomik yapıdaki çocukların bir arada olmalarına fırsat vermiyor. Montessori okullarına çocuklarını verenler de genelde eğitim düzeyi yüksek aileler. Ve bugün iş hayatında birçok başarılı insan gösteriliyor Montessori’de, ama bunda ailelerin eğitim düzeyi ve gelir durumu da etken. Oysa Maria Montessori farklı din, kültür, sosyo ekonomik gruptan çocukları bir araya getirmek istiyordu o dönem.

Montessori yazmanın okumadan önce geleceğini söylüyor. Montessori’de her ne kadar anaokulunda harfler okul öncesinde öğrenilmiyor dense de, birçok anaokulunda dokunarak öğreneceğiniz harfler mevcut, çocukta da merak hep olduğundan harfleri ve okuma yazmayı anaokulunda öğrenebiliyor. Okumayı erken yaşta söken çocuk örneğin okuduğu kelimenin yanındaki renklere, şekillere, logoya (okuma yazma bilmeyen çocukların araba markalarını ezberlemesi gibi) dikkat etmiyor. Veya mesela bir hikayeyi dinliyor, nasılsa sonra da okuyabilirim diyerek dikkatli dinlemiyor. Yani erken okumaya başlamak, çocuğun yaratıcı düşünmesine bir engel, görsel hafızasına da. Waldorf pedagojisinde ise harfler ve okuma yazma özellikle geç öğreniliyor. Yazmada önce şekil çalışmaları var, onlar harflere dönüşüyor, öğretmen tahtaya çok güzel renkli resim çiziyor. Örneğin orada bir dağ var M şeklinde “mountain”in m si oluyor. Yani harfler bile resim, masalla öğreniliyor. Ayrıca dolma kalemle, renkli kalemle önce formlar üzerinde çalışılıyor, bunlar genelde simetrik formlar, ve bu günümüzde de kanıtlanmış durumda, sağ ve sol beyni besliyor. Özenle yazılıyor ayrıca el yazısı ilk baştan itibaren özen gösteriliyor dolaysıyla, bu normal devlet okullarında da var.

· Montessori eğitmen eğitimleri başta AMI gibi kuruluşlar olmak üzere çeşitli Montessori organizasyonlarına bağlı kişiler tarafından verilir. Dolayısıyla sadece Montessori ve onun olumlu özellikleri aktarılır. Oysa üniversitelerde Fröbel,Waldorf, Montessori gibi önemli pedagojik yapılar objektif biçimde, ama detaylı gösterilse, yetişecek öğretmenlerin bu pedagojileri harmanlaması da mümkün olur.

· Waldorf pedagojisinde ayrı bir müfredat olduğundan, çocuğun anaokuluna, başladıysa o şekilde devam etmesi istenir. Ailenin Waldorf pedagojisini benimsemesi ile ancak Waldorf okullarında devam edilir. Ailenin yaşam felsefesi bu pedagojiye uygun değilse zaten bu okulları seçmezler. Okul yönetimleri de bu konuda uyarırlar. Yani Waldorf eğitimi herkes için uygun değildir. Türkiye’de Montessori anaokullarına baktığımızda ise böyle bir uyarı göremiyoruz. Gerçi Montessori müfredatı farklı değildir, bana göre tekniği farklıdır, ve pedagojik kazanımlar, fakat ilkokula Montessori’de devam etmeyecekse çocuk zorluk çekebilir.

· “Montessori pedagojisi” genelde kısa vadeli sonuçların olumlu olarak ortaya çıkması ile tanınır, yani çocuk çabuk yazma, okuma öğrenir, tertipli, beceriklidir (özellikle el becerisi). Fakat oyunun çocuğu kattığı veya başka türlü içinde hem kendini hem çevresini keşfetme halinin, bunun ona verdiği coşku ve heyecan değerlendirilmemiştir. “Begeisterung”Almanca hayran kalma, heyecanlanma anlamına gelir. Çocuk “begeistert” olduğu şeyleri, olayları hafızasına çok daha kolay yerleştirdiği gibi bu kalıcı olur. Önemli olan coşkusunu, heyecanını yaşayan, deneyimleyerek öğrenen mutlu çocuklar yetiştirmektir, ve bu çocukların iyiyi. güzeli de başka dünyalara taşımlarını sağlamaktır. Bunun için de akademik becerilerin okul eğitimi içinde verileceklerinin henüz anaokulundayken öğrenilmesi gereksizdir, ve okul döneminde yeni bir şey öğrendiklerinde heyecan, hayranlık duymaları için de keşfedecekleri, öğreneceklerini okul dönemine bırakmak gerekir.

Montessori eğitim araçları: eğitim araçlarında göze çarpan taraflardan en önemlisi bir eğitim aracının bir özelliği ile birbirinden farklılık göstermesidir. Bir bütün olarak estetik bir görünümü de vardır. Dolayısıyla birbirinden ayırmak, kategorileştirmek Montessori pedagojisini savunanlar tarafından reddedilir. Öğretmen tarafından materyal sunumunda da titiz, ve dingin hareket edilir. Montesssori Materyallerin en önemlileri titiz bir şekilde kesilip boyanmış ahşap materyallerdir. Yani çocuğun hani bunu “benim zanaatkar amcam da yapar “tarzından değildir. Oysa ahşap oyuncağın veya çocuğun kullandığı tahta başka malzemenin en önemli tarafı, çocuğun soyut-somut ilişkisini kurması ve ilişkilendirmeyi öğrenmesidir. Yani çocuk ağacı görür, dal parçasının kimi zaman yakıldığını, kül olduğunu, kimi zaman da insan elinde şekillenerek ona oyuncak olarak sunulduğunu. Gerçi bizim ülkemizde olmasa da bazı Montessori anaokullarında çocuğun tahtayı törpülediği, yonttuğu, kestiği de gözlemlenmektedir

· Montessori pedagojisinde çocuklar renk skalaları ile ayrılan renkleri dizerken, Waldorf pedagojisinde ise haftada birgün yapılan renklerin karışımından renkli dünyalar çıkarırlar . Renklerin birleşince harmoni oluşturduğunu görürler. Birinde renklerin ayrılması, diğerinde ise her çocukta farklı bir şekilde bütünleşmesi, ve o süreçte çocukların hissettikleri önemlidir.

·

· Montessori pedagojisi genellikle geleneksel eğitim sistemi ile karşılaştırılmakta. Oysa Fröbel, Pestalozzi, Waldorf, Freinet, Reggio Emilia gibi birçok farklı eğitim modeli de var, Montessori pedagojisindeki kazanımların gerçekleşebileceği. Ayrıca örneğin Almanya’daki okullarda devlet okullarındaki öğretmenler de gerek Montessori’den gerekse başka yaklaşımlardan esinledikleri ögeleri eğitimin içine katabiliyorlar.

· Odaklanmanın gerçekleştiği ilk eğitim materyalleri M.Montessori tarafından bulunduğu düşünülmektedir. Oysa ilk anaokulunun (Kindergarten)ın kurucusu. oyun pedagojisinin yaratıcısı Friedrich Fröbel’in geliştirdiği birçok geometrik materyal de hem odaklanmayı sağlamakta, hem de oyun ile birlikte yaratıcılığı desteklemektedir. Ufak da olsa “küpler” üzerinden bir karşılaştırma yaptığım geçen yılki yazım: http://t-istasyonu-geloyna.blogspot.com.tr/2014/04/kuplerin-oyun-hali-frobel-montessori.html

Montesssori pedagojisinden çok Montessori uygulamalarında eksiklikler var. Sonuçta tek bir metoda bağlı olmamak, çeşitli alternatif eğitim metotlarından esinlenmek, kendi bilgi ve tecrübelerimizle harmanlamak en faydalısı. Ama en önemlisi temel bir duruşumuzun olması, çocukları koşullandırmalardan, şekilcilikten uzak tutmak. Bu arada...Montessori pedagojisi tabii ki bilinmesi, esin alınması gereken bir pedagoji, özellikle Maria Montessori'nin beni çok etkileyen sözleri de var.

Sonuçta kendi başına keşfedilmesine yardım etmek gerek...sadece çocuğun değil. Lütfen benim bu eleştirilerimle de Montessori pedagojisinde öğrendiklerinizle de yetinmeyin, araştırın, öğrenecek, keşfedilecek çok güzel şeyler var.

Ayrıca 2006daki Montessori ile ilgili yazımı yine bu blogda Günsel- Alternatif Eğitim2 başlığı altında bulabilirsiniz. https://www.sulesenol.com/post/günsel-alternatif-eğitim-2


38 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page