Alternatif Eğitim Dergisi Kış 2017 sayısı "Oyun ve Oyuncak" üzerine. Derginin yayın kurulunda olan Gel Oyna'nın kurucusu Şule Şenol bu sayının editörlüğünü yaptı.
ÖNSÖZ Dergimizin bu sayısındaki dosyayı, dosya editörü olarak tanıtmadan
önce size kısa bir hikâye anlatmak istiyorum: Kendi hikâyemi.
Ailemi, yaşadıklarımızı, yaşayarak öğrendiklerimizi…
Yaşayarak Öğrenme...,devamı Alternatif Eğitim dergisinde ve aynı zamanda Günsel-Alternatif Eğitim yazımda https://www.sulesenol.com/egitim/g%C3%BCnsel-alternatif-e%C4%9Fitim-2
.
Dergimiz Alternatif Eğitim’in bir önceki sayısında (Sayı: 5, 2017) yayımlanan ‘Oyunu Kurtar’ adlı yazımda da anlattığım gibi, beyin araştırmalarında, çocuğun 6 yaşına kadar günde ortalama 7 saat oynamakta olduğu ve beyindeki 100 milyarı bulan sinir hücrelerinin kendi aralarındaki bağlantıların en fazla serbest, amacı olmayan oyunlar sırasında gerçekleştiği tespit ediliyor. Böylece son 10-15 yıl içinde yapılan beyin araştırmaları, çeşitli alternatif eğitim uygulamaları ve kuramlarla tanıdığımız oyunun hem çocuk hem de toplum üzerindeki etkisini, kuramlara ilaveten, yeni bilimsel kanıtlara dayandırıyor. Bu da, birçok ‘doğru bilinen yanlış’ın ortaya çıkmasına yol açıyor. Öte yandan Türkiye’de oyunun değeri ve insana neler kattığı ya yeteri kadar anlaşılamadı ya da anlaşılması istenmedi. Bu sayıda… Bu sayıda oyunu birçok boyutuyla ele alan yazılar bulacaksınız. Kuramsal olarak irdelenen oyun anlayışının yazanların pratikleri ve tecrübeleri ile birleşmesiyle umarım siz okuyuculara, sizlerin de geliştireceği faydalı bilgileri sunabiliriz. Pratiğin içinde olunca, oyunu ve sanatı anlatmak zordur. Oysa yazarak anlatılması ve farkına varılmasını istediğimizi, oyun ile anlatmak çok daha kolaydır. Bundan dolayı, temel uğraşısı oyun ve oyuncak olan, iki çocuklu bir anne olarak Alternatif Eğitim Dergisi’ne önsöz yazmak ve bunu objektif olarak yapabilmek oldukça zor oldu. Ama bir taraftan da derginin bu sayısında ‘oyun’ dosyasına yer verilmesi beni çok mutlu etti. Oyun ve oyuncaklarla ilgili ‘Çocuğun Örselenen Dünyası’, ‘Modernizm ve Çocuk-Geleneksel, Modern ve Postmodern Çocukluk İmgeleri’ gibi kitapları ve çeşitli makaleleri olan, Alternatif Eğitim Derneği’nden değerli arkadaşım Kemal İnal şöyle demektedir yaklaşık 10 yıl önceki bir yazışmamızda: “Oyun ve oyuncak konusu, beni en çok otantisite ve doğallık, piyasalaştırma/metalaştırma/küreselleştirme, aşırı rasyonalize etme, araçsallaştırma vb. gibi boyutlarıyla ilgilendiriyor. Sanırım ana sorun şu: Naif, otantik ve çocukluğun en doğal dili olan oyun ve oyuncak giderek asıl anlamını yitirip bir şeylerin aracına dönüşüyor nicedir. Ayrıca, günümüzde artan oyuncak müzelerini, bir nostalji mekanı olarak görmemeli. Bu anlayış, eski oyuncaklara atfedilen yapım, işlev ve felsefeyi geliştirmemektedir. Çocukluk, giderek kendi asıl anlamını kaybeder ve yetişkinlik içinde yeni anlamlar kazanırken, oyun ve oyuncak da otoritelerin ellerinde basit bir ticari ürüne dönüşmektedir. Acaba, oyun ve oyuncaklara ilişkin yeni ama kötü dönüşümleri ele alan ve buna dikkat çeken; bir oyun ve oyuncak anlayışını tepeden tırnağa ören bir etkinliğe nasıl kapı aralanabilir?” Kemal İnal bu sayımızda bu konuları “Oyunun Değişen Felsefesi ve Eğitime Etkileri” başlığı altında genişçe ele aldı; oyun ve oyuncak konusunda doğallık, kendiliğindelik, otantiklik karşıtı bir araçsalcı ve piyasacı felsefenin giderek artan etkilerinden söz etti. Alternatif eğitim metotlarından öğrendiklerini kendinin oyun ve sanatla ilgili tecrübeleriyle birleştirip bunu çocuklarla olan çalışmalarıyla harmanlayan Aslı Kılıçaslan Tokatlı, oyunun bir çocuk hakkı olduğunu ileri sürerken çocuktan asıl beklenmesi gereken şeylerin rasyonel birtakım bilgi ve işlemler olmaması gerektiğinin altını çizdi. Sevgili Korkut Akın, olağanüstü naif ve duyarlı yazısında oyun ve oyuncak ilişkisini yaratıcılık üzerinden çok hoş örneklerle, bilhassa çok yıllar sonra karşılaştığı topaç üzerinden, kendi tarihsel perspektifi içinde sundu. Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli sanat eğitimcilerinin başında gelen İnci San da sanatta yaratıcılığı oyun ve drama ilişkisi üzerinden ele aldı. Eğitim uzmanı ve yaratıcı dramanın eğitimde teorik ve pratik olarak nasıl kullanılabileceği üzerine İstanbul’da yaptığı sıra dışı çalışmalarla bilinen, sevilen Mete Akoğuz da yaratıcılık ve oyun ilişkisi üzerinde durdu. Psikolog ve sanat terapisti olan Selin Işık Yazar, Şule Şenol ile yaptığı keyifli söyleşide, sanatın sağaltıcı (terapötik) gücünü oyun bağlamında değerlendirirken sanatın hem tarihe hem kişinin kendisine ayna tutuşunu ve sanatın da oyun gibi samimi ve dürüst bir ifade biçimi olduğu gerçeğini anlattı; sanat ve oyun arasındaki paralelliği aktarıp çocukların kendilerini ifade biçimi olarak sanatın gücüne değindi. Osmaniye’de oyuncak ve çocuk müzesi kurucusu olan, Milli Oyuncak Çalıştayı’ndan tanıştığım çok değerli Celil Atasever oyuncağın önemini anlattı. Ben de artık kendimi iyice kaptırdığım T-İstasyonu ile oyun oynarken öğrenmenin bir başka boyutuna, keyif boyutuna dikkat çektim. Alternatif eğitim üzerine olan diğer dergi yazılarımda da aktardığım gibi, kendi tecrübelerime ve okuduklarımla izlediklerime dayanarak geliştirdiğim, toplumsal faydaya yönelik bir eğitim örneği olarak görülebilecek her yaş grubunun katılabileceği T-istasyonu oyun ve sanat aktivitelerini anlattım. Tistasyonu, adını T-yapbozundan aldı. Yapbozda farklı parçalarla bir bütünü oluşturmak amaçlanıyor; T-yapbozda ise farklı parçalarla T harfi ve birçok anlamlı şekil oluşturuluyor, herkes o bütünde farklı bir şey görebiliyor. Bizimse amacımız, T-yapbozda olduğu gibi hep birlikte okuduklarımız, izlediklerimiz ve hem deneyimlediklerimizle hem kendimizin hem de çocuklarımızın oynadıklarıyla bütünü, büyük resmi de görebilmek. ‘Asiye Nasıl kurtulur?’, ‘Oyun Nasıl Oynanmalı?’ ve ‘Zengin Mutfağı’ gibi oyunların yazarı Vasıf Öngören’in kızı olan oyuncu Aslı Öngören ile babasının yazmış olduğu ‘Masalın Aslı’ adlı masal kitabını konuştuk. Aslı Öngören, çoğunlukla, aslında iyi ya da kötü olanın insanlar değil, onların içinde bulundukları durum olduğunu ileri sürer ve bunun ne kadarının o masallarda aktarıldığını sorar. Ulaş Başar Gezgin’se çokça eleştirilen dijital (bilgisayar) oyunlarının aslında olumlu işlevleri de olduğunu iddia ediyor. Şule Şenol olarak ‘Milli Oyuncak Çalıştayı’nda Değerler’ adlı yazımda oyuncağın farklı amaçlara hizmet edecek hale getirilmesinin sakıncalarını anlatıp ahşap oyuncak tasarımındaki temel özelliklere değindim ve Milli Oyuncak Projesi’ni değerlendirdim. Betül Yılmaz ise oyun yokluğu ve yoksulluğunda anaokulların nasıl da ilkokula dönüştüğünü ele aldı. Dosya dışında daha pek çok önemli yazarın, Rıfat Okçabol’un, Alaaddin Dinçer’in, Cengiz Kaygısız’ın, Mustafa Ruhi Şirin’in ve S. Yetkin Işık’ın değerli yazılarıyla yer aldığı bu sayıda, bana ödünç verdiği T-yapboz’u geri veremediğim, Alternatif Eğitim Derneği’nden arkadaşım Dr.Bülent Akdağ’ı vefatının yedinci yılında sevgiyle anıyorum. Sevgili Bülent’in bu sayıda alternatif eğitim okullarıyla ilgili çok değerli bir yazısına yer verdik. Yine Alternatif Eğitim Derneği’nin ve Eğitim Sanatı Dostları Derneği’nin çalışmalarına çok büyük katkıları olan, geçen yıl kaybettiğimiz değerli arkadaşım pedagog Sıdıka Çalışkan’ı da sevgiyle anıyorum. Oyun herkese ‘iyi’ gelsin… Öğrenen olarak kalalım; merakımız, heyecanımız ve tutkumuz eksilmesin. İyi okumalar. Şule Şenol
Comments